Hayat; doğumlu ölüm arasındaki aldığımız yolun adı, deneyimlerimizin bütünüdür. İnsan hayatı hep deneyimleyerek öğrenir. Hayat yolun; yaptıkların için değil de yapmadıkların/yapamadıkların için duyduğun pişmanlıklarla doludur. Daha farklı yapsaydım nasıl olurdu diye kurulan hayaller aslında hayal kırıklıkları ile örülmüştür hayat yolu!
Peki yolumuzu nasıl bulacağız? Hayal kırıklığı yaşamadan anlamlı mutlu zevkli bir hayat nasıl kurulur?
Yine 2014 yıllarına dayanan bir anı anlatmak istiyorum. Antalya’ya yaptığım yolculuk sonrası İstanbul’a dönünce herşeyi çözmüş, kendini bulmuş, hayattaki amacı hedefi netleşmiş olduğunu düşünebilirsiniz. Maalesef öyle olmadı. Daha çok yolum vardı. Yapmam gereken o kadar çok şey vardı ki… Tek başıma nasıl yapacağımı bilmiyordum. Çünkü aynı sorunların, sıkıntıların olduğu hayatıma geri dönmüştüm. Ama yaşadığım aydınlanma bana umut ışığı olmuştu. Ve şunu biliyordum ki hiçbirşeyi tek başıma yapmak zorunda değildim. Yardım alacaktım. Hayatıma çeki düzen vermek için psikologla, iş hayatımı yoluna sokmak içinse yaşam koçuyla çalışacaktım. Yakında bir danışmanlık merkezinde ikisi birden bulmuştum. Tam 1 yıl boyunca çalıştım. Aksatmadan, verilen ödevleri yaparak, bir yandan hayatıma adapte ederek devam ettim. Ama yolumun doğru olup olmadığını başka birşey mi yapmalıyım diye sorgulayarak geçti bu bir yıl. Yaşam koçuyla çalışırken çok fazla “annem” dediğim için annemle tanışmak istedi. Annem çünkü herşeye karışıyordu. Fuar işi yapıyordum. Gece geç saatte fuara gitmem gerekiyordu. Bir kriz vardı. “Bende gelicem” dedi. “Ne işin var senin ben halledip gelicem!” Dedim. Ama kıyamadım. Art niyette düşünmedim. Sadece “kimseye birşey deme, kenarda otur beni bekle” dememişim gibi marangoza işçiye herkese söylemediği laf vermediği göz dağı kalmadı. Diyeceksiniz sen kaşınmışsın ama kozu büyük oynadı. Babam bir gece eve gelirken arabayla kaza yaparak öldüğü için benimde başıma böyle birşey gelir diye yanımda olmak istediğini söylemişti. Hayır diyemedim. Şirketi açtığım günden beri kapat açmasaydın deyip duruyordu. Boş duran küçük bir depo vardı. Ne diller döktüm oraya fuarla ilgili malzemelerimi depolayabilmek için! Kabul etmemişti. Yaşam koçuda annemi çağırıp konuşmak istedi. Gerçi o neyle karşılaşacağını biliyordu ama ben bilmiyormuşum.
Zar zor ikna ettim koçla konuşması için… konuşma öyle bir yere geldi ki annem benim bu işi yapmamı istemediğini söylüyordu. Adamda “Eee pekiyi ne yapsın kızın? Be yapmasını isterdin?” Diye sordu. Cevap “onlara çizilen bir yol vardı, o yolda gideceklerdi.” “Peki o yol ne?” Diye sorulduğunda cevap vermiyordu. Benim uzaklaşmamı yalnız konuşmak istediğini belirten bir hareket yaptı yaşam koçum. Bende wc ye gider gibi kalktım. Zaman verdim. Masaya döndüğümde soğuk hava hala devam ediyordu. Bir sonraki buluşmamızda “annenden hiçbirşey bekleme. Ne yapacaksan kendin yapacaksın.” Malzemelerini depolamak istiyorsan kendin depo tutacaksın” dedi! Bende öyle yaptım. Annemden beklentiye girmeden iş hayatını ve özel hayatımı kurdum, devam ettirdim.
Peki o “çizilen yol” neydi? Annem ne demek istemişti? Üniversite seçiminde bile dahil olmayan akıl vermeyen annem, iş hayatımda nasıl bir yol çizilmişti de ben bilmiyorum. Bunu yine babamla ilgili olduğunu düşünüyorum. Babam bizim hangi okula gideceğimiz ve neyi seçeceğimize kadar sorumluluğu üstüne almıştı. Ve ölümünden sonra bu ve diğer bütün sorumluluklar annemin üzerine kalınca kaldıramamış olabilir. Ben onu anlıyorum da o beni anlamıyor buna eminim.
Ben kendime iyi kötü bir yol çizmiştim. Kendimin patronuydum. Çok da güzel gidiyordu herşey. Ama bir kadın olarak zorlandığım zamanlar oluyordu. Kendi kendime çözmeyi de öğreniyordum. Yaşam koçundan sonra yabancı konuşmacılara merak salmıştım. Milyoner olmuş ve nasıl milyoner olduklarını anlatan konuşmacılar, yaşam koçları…
İşim ivme kazanmış, sorumluluklarım artmış ve tabii ki stres seviyesi de yükselmişti. Bunlarla ilgili videolar da izliyordum.
Yıl 2020 olmuştu. Pandemi başlamıştı. Fuarlar iptal edilmişti. Dünyayla birlikte işsiz kalmıştım. İnsanın böyle bir durumu öngörüp bir B planı yapması çok da mümkün değildi. Ben bu yaşam koçluğu işlerine iyicene daldım. Yaşam koçu olsam düşünceleri başlamıştı. Eğitimler alıp kendime yatırım yapmak istemiştim. Fakat eğitimleri tamamlayamadan Kasım ayında hastalanmış ve hastanelik olmuştum. Bipolar teşhisi konmasıyla hayallerim yıkılmıştı. Hemşirelerden birine “ben nasıl yapıcam? Yaşam koçu olmak istiyordum. Ama şimdi ben hastayım.” Dediğim de yolu kaybolmuş, pandemiyle yolundan edilmiş, kendine yeni bir yol seçmiş fakat bir hastalıkla o yolda yarıda kalmış belki hiç gerçekleşmemek üzere kapanmıştı. Artık hayal kurmaya bile korkar olmuştum.
Başıma gelenlerin kötü olduğunu her düşündüğümde her kapandığını sandığım kapıda başka bir kapı açıldığını gördüm. Bu yaptığıma ne derseniz deyin. İster yaşam koçluğu ister hikaye anlatıcılığı… Ama ben yapmak istediğimi yani yeni yolumu, başıma gelen en kötü olay olan bu hastalığım sayesinde buldum. Sadece 15 günde aktı sözcükler… bir de baktım ki kitap olmuş. Ve bu kitap hastalanmadan önce üzeeinde çalıştığım kalıpların ve başlıkların derlemesiyle ortaya çıktı. Aslında hayat beni, ben kendimi hayata hazırlamışım. Benim artık yolum dikenli değil. Benim yolum çiçekli, benim yolum aydınlık…
Peki siz yolunuzu nasıl bulacaksınız?
Tüyo vermek gerekirse ruhunuzla bütünleşecek bir yol olması gerekir. Yazmak benim için kendini ifade etme biçimi. Anlatmak ise yolunuza fener tutmak… bu benim gerçek benliğimden gelen daha çocuk yaşta beliren bir özelliğim.
Peki sizin özelliğiniz ne?
Çocukken ön plana çıkan bir özelliğiniz vardır. Onun ne olduğunu bulduğunuzda yollar sizin için açılacak. Şarkı söylemek, dans etmek belki… öğretmek öğretmenlik belki de… çocukken büyük annenizle yemek yapmak belki de… her ne ise onu bulacağınız yer bugününüz değil,
“Çocukluğunuzdur.”
Sevgiler,
SH